"Çevrende herkes şaşırsa,
bunu da senden bilse,
sen aklı başında kalabilirsen eğer,
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır,
hem kendine güvenirsen eğer,
bekleyebilirsen usanmadan,
yalanla karşılık vermezsen yalana,
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana.
düşlere kapılmadan düş kurabilir,
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer,
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir,
ikisine de vermeyebilirsen değer,
söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz,
kandırabilir diye safları, dert edinmezsen,
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz,
koyulabilirsen işe yeniden.
döküp ortaya varını yoğunu,
bir yazı turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da,
herkesin bırakıp gittiği noktada,
sen dayanabilirsen tek
herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen,
unutmayabilirsen halkı, krallarla gezerken
dost da düşman da incitemezse seni
ne küçümser ne büyültürsen çevreni
her saatin her dakikasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyi ile dünya önüne serilir
üstelik oğlum, adam oldun demektir."
Şairi: Rudyard Kipling
Tercümanı : Bülent Ecevit
üstelik oğlum, adam oldun demektir.
Etiketler: adam oldun demektir. , Bülent Ecevit , Rudyard Kipling , üstelik oğlum
Aynalar yalan söylemez..
İnteraktif tasarım firması IconNicholson müşterilerinin dükkandaki kıyafetleri sanal olarak denemesine olanak veren yeni bir aynanın testlerini yapıyor. Üstelik ayna kamera vasıtası ile internete de bağlı. Böylece arkadaşlarınıza beğenip beğenmediklerini gerçek zamanda sorabiliyorsunuz. İşte ben erkekler için hayatı kolaylaştırmak ( lifehacking ) diye buna derim. Artık alışverişlerde kadınları saatlerce mağazada beklemek zorunda değilsiniz..Sabırsızlıkla bekliyoruz...
Kaynak : http://www.core77.com/blog/technology/virtual_mirror_5749.asp
O öldü! Hepimizin gözü aydın!
Yazan : Can Dündar
Gözün aydın Türkiye..!
O, sustu artık...
Gümüş saçlı küçük adamdan kurtulduk. Artık kimse tepkisizliğimizi, duyarsızlığımızı, aptallığımızı yüzümüze vuramayacak. "Biz büyük milletiz" yalanlarına kimse parazit yapamayacak.
O'nun cüretkar meydan okuyuşlarını görmeyecek, cesur yazılarını okumayacağız. Kimse yaklaşan tehlikeden, bağnazlığın kör bıçağının boynumuza saplanmak üzere olduğundan sözedemeyecek. Kimse Tanrı'yı sorgulayamayacak. Kimse öylesine gözü kara yürümeyecek karanlığın üstüne...
Gümüş saçlı küçük adam artık uykularımızı kaçıramayacak.
* * *
Susacağı günü nasıl da iple çekmiştik.
O konuştukça suskunluğumuzdan utanıyorduk çünkü...
O sivri dili susuverse, vicdanımızda kanayan bir yara kapanacaktı sanki. "Canım, ses çıkarmayan bir ben değilim ki... herkes suskun" yalanında teselli bulacaktık. "Hem konuşup da ne olacak" yılgınlığıyla köşemize çekilecektik.
Ama O konuştu; kanayan yaramıza tuz basarcasına...
80 yaşında bir delikanlı, şehir şehir, kapı kapı gezerek bize aydın olmanın, yurttaş olmanın, insan olmanın sorumluluğunu hatırlatmaya çalıştı; kah alay ederek, kah itip kakarak, kah tutuşup yanarak...
Duymazdan, görmezden geldik...
O'nun feryadı duvarları sallarken, sağduyumuzun kapılarını kapattık, çığlığını duymamak için... Gaflet uykumuz bölünmesin diye kör ettik benliğimizin gözlerini... Dudaklarımızı mühürledik, ses vermekten korkarak...
O, tek kişilik koca bir ordu gibi yürürken üstüne karanlığın, ardından bakakaldık.
Ateşe attılar, evlerimizde seyrettik.
Suçu üstüne yıktılar, O'nu yalnızlığa terkettik, hançerledik sırtından...
Son şiirinde "Tanıdım acısından" diyordu "Hançerin nakşı... bizim ora işi"
Ama bitti işte...
Kırıldı ruhumuzun salonundaki küçük dev ayna...
Artık tepkisizlikten kararmış yüzlerimizi görmeden, mutlu mesut yaşar gideriz... Yeni asilere "bizim ora işi hançerler bileyerek"...
* * *
O, çoktan toprağa gömdüğümüz savaş baltamızdı bizim...
Unuttuğumuz isyanımız, terkettiğimiz vicdanımızdı...
İçimizdeki tiyatronun duvarına astığımız iki mask gibiydi: Biri kocaman gülen, diğeri kocaman ağlayan... Gülenin kahkahasında bir hüzün, ağlayanın dudağının kenarında muzip bir gülücük...
Güldürse sarsılıyor, kaş çatsa gülümsüyorduk.
Karanlığın bekçileri, cesaretine kibrit çalarlarken. "Canım, O da öyle konuşmasaydı" diye yazmamış mıydı, şimdi ardından ağıt yakanlar...?
"Önce O'nu durdurmalıyız" dememiş miydi, suskunluğun avukatları...
Durdu işte...
O deli kalp durdu.
Artık uykularınız kaçmayacak.
"80'lik bir delikanlı meydan meydan dövüşürken, ben titreyen kalemimle sığınacak delik arıyorum" eziklikleri bitti. Artık ne Tanrı'dan kuşkulanan çıkacak, ne de milletin koyunluğuyla dalga geçen...
Eğip bükmeden konuşan, gümüş saçlı küçük adam sizlere ömür...
* * *
Şimdi cesedini parçalıyorlarsa kadavra için...
N'olur ellerini bize verin...
Şiirler, öyküler, dilekçeler yazalım, gülleler kadar ağır, yıldırımlar kadar yaman...
Sıkıp parmaklarını yumruk yapalım, karanlıklar öldüğünü bilmesin diye...
Tırnaklarını verin, toprağı kazıp, savaş baltalarımızı çıkaralım, gömdüğümüz yerden...
Sesini verin bize, bağıralım O'nun kadar gür, O'nun kadar kararlı...
Gücünü verin, kapı kapı gezip, uyuyan ruhları, sarsarak uyandıralım gaflet uykusundan... Şeriata karşı konferanslar düzenleyelim. Çocuklar büyütelim aydınlık yarınlar için...
Madem ki kalbi Ege'de kaldı... beynini verin bize...
Susan dudakların kenarındaki mührü çözelim...
Konuşalım, bağıralım sessizliği yırtana kadar...
Haykıralım... ki bizi duysun... ve rahat uyusun gümüş saçlı küçük adam...
Kaynak : http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=833
‘Kadınbudu’na tarihsel destek
“Kadını kötü çağrıştırıyor” diye kadınbudu köfte ve dilberdudağı tatlısının adının değişmesi teklifine kadın hareketi “Biz dudağımızdan memnunuz” diye destek vermedi, Murat Belge ise sert çıktı: Kadınbudunun bir karakteri, tarihi var! Sen kimsin!
TÜLAY SAĞLAM
NTV-MSNBC
Güncelleme: 18:20 TSİ 06 Mart 2008 Perşembe
İSTANBUL - 8 Mart Kadınlar Günü öncesi kadına şiddet, kadın hakları konulu gösteriler, konferanslar, demeçler arasında en ilginci, “kadını kötü anlamda çağrıştırdığı” iddiasıyla Kadınbudu köfte ve Dilberdudağı tatlısının isimlerinin değiştirilmesi teklifi oldu. Medyatava internet sitesinin duyurduğu haber, sanal ortamda “geyik muhabbeti” olarak hızla yayıldı, Ekşi Sözlük’te şimdiden 4 sayfa yorum getirdi. NTVMSNBC konuyu bir de, kadın hareketinin önde gelen isimlerine ve son olarak “Tarih boyunca yemek kültürü” adlı kitabı çıkan Prof. Murat Belge’ye sordu.
Kaynak :
http://www.ntvmsnbc.com/news/438206.asp
BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ
Beni bu güzel havalar mahvetti,
Böyle havada istifa ettim
Evkaftaki memuriyetimden.
Tütüne böyle havada alıştım,
Böyle havada aşık oldum;
Eve ekmekle tuz götürmeyi
Böyle havalarda unuttum;
Şiir yazma hastalığım
Hep böyle havalarda nüksetti;
Beni bu güzel havalar mahvetti.
ORHAN VELİ KANIK
Etiketler: BENİ BU HAVALAR MAHVETTİ , ORHAN VELİ KANIK
OOXML’e karşıyız!
Doğrudan özgürlük için sitesinden kopyalanmış bir yazıdır.
OOXML’e karşıyız!
Çünkü bizler; tüm kamu kurumlarının, firmaların, yerel yönetimlerin, okulların, hastanelerin ve sıradan insanların “gelecek endişesi” olmaksızın kullanabileceği, özgür ve açık bilişim standartlarını istiyoruz… Bizler, bilişim standartlarının uluslararası yazılım tekellerine değil; insanlara hizmet için var olması gerektiğini düşünüyoruz…
Hedefimiz, herkesin kamusal bilgiye hızlı, eşit, ücretsiz ve özgürce ulaşabileceği bir yapıdır.
2006 yılında, OASIS OpenDocument adıyla da bilinen ve bu hedeflere ulaşılmasını sağlayan bir standart doğdu. OpenDocument, özgür ve herkese açık bir XML doküman belirtimi standardı (ISO/IEC 26300:2006). OpenDocument standardı sadece özgür ve güvenilir olmakla kalmayıp, devletleri ve vatandaşlarını da belli bir yazılım markasının ürünlerine mahkûm olma zorunluluğundan kurtarıyordu…
OpenDocument dosya biçimlerinin birer uluslararası ISO standardı olarak kabul edilmesi üzerine, pek çok ülkede “özgür ve açık standartlar” kullanma eğilimi artış gösterdi. Bu gelişmeden rahatsız olan ve OASIS üyesi olmasına karşın OpenDocument’ın standartlaşması aşamasında işbirliği davetlerini reddeden Microsoft, kendi Office serisi ürünlerinde kullanacağı XML tabanlı dosya biçiminin bir ISO standardı olarak kabulü için çalışmalara başladı. Microsoft’un bir ISO standardı olarak kabul edilmesini istediği bu yeni dosya standardının adı OOXML…
OOXML’in açılımı her ne kadar Office Open XML olsa da, bu yeni standart açık ve özgür değil… OOXML’in içerdiği teknolojilerden bir kısmı patentlenmiş durumda. Patentlerin sahibi ise elindeki patentleri kullanarak özgür yazılımları kullanan kişi ve şirketleri tehdit eden bir firma… Standart yeterince açık olsa ve kabul edilse bile, bu standardın içerdiği teknolojileri kullananlara Microsoft tarafından dava açılabilecek!
(…)
OOXML’in ISO standartı olarak kabul edilmesine dair son karar, 24-25 Şubat günü Cenevre’de ulusal standart komitelerinin bir araya geleceği toplantıda verilecek. Bu toplantıya Türkiye’yi temsilen Türk Standartları Enstitüsü (TSE) katılacak.
Tüm çabamız, Türkiye’nin bu oylamada kullanacağı oyun, özgür ve bilgiye ulaşmada fırsat eşitliği sağlayacak mevcut OpenDocument standardını engellemeye yönelik hazırlanan “OOXML’e Standartına Hayır” olarak çıkmasını sağlamak.
* OOXML’e karşıyız çünkü bu yeni standart, bilgiye özgür ve açık standartlarla erişimi engellemeye yönelik bir girişim. Bu nedenle bizler, özgür OpenDocument dosya biçimlerini destekliyor ve mevcut yazılım tekellerinin kendi patentli ve markalı teknolojilerini kamusal alanlarda standart haline getirme çabalarına karşı çıkıyoruz!
* OOXML’e karşıyız çünkü bu yeni dosya biçimi tek bir yazılım firması tarafından destekleniyor. Bir devlet düşünün, arşivindeki eski tarihli belgeleri açamıyor, çünkü bu belgeler artık desteklenmeyen bir dosya biçiminde yazılmış. Dosya biçimi sadece tek bir programla açılabiliyor ve o şirket artık piyasada yok! Bundan 10 yıl, 20 yıl sonra ne olacağını kim garanti edebilir? Bir şirket ürünü desteklemeyi durdurdu diye ülkelerin arşivi kaybolup gidecek mi?
* OOXML’e karşıyız çünkü eski MS Office belgelerine uyumluluk adına tanımlanmış, ancak nasıl işlenmesi gerektiği belirtilmemiş etiketleri kullanıyor bu yeni standart. Bunlar sadece “şu program gibi davran” diyorlar, örneğin “Word95GibiBiçimlendir” bunlardan biri. Standart “açık” olduğunu iddia ederken, programların bu tarz özellikleri kullanabilmesi için adı geçen programların nasıl çalıştığının bilinmesi gerekiyor. Bu ise OpenOffice.org gibi programların yıllardır uğraşıp halen tam anlamıyla gerçekleştiremedikleri bir durum.
* OOXML’e karşıyız çünkü daha önceki oylama sırasında gündeme getirilen ve büyük kısmı hâlâ çözümlenmemiş 3000′den fazla soruna sahip bir standart öneriliyor bize!
* OOXML’e karşıyız çünkü bu yeni standart talebi geçmişte VML gibi standart olma başvurusu reddedilmiş teknolojilere atıfta bulunuyor. Bir standardın, hem de konuda onaylanmış ve herkese açık/özgür alternatifleri (Örneğin SVG) varken, reddedilmiş eski ve sahipli bir teknolojiye atıfta bulunması, bu yeni standardın neden açık ve özgür olamayacağının bir başka göstergesi… Bu yeni standart, Microsoft’un pek çok patentli teknolojisine atıflarda bulunması, bu yeni dosya biçimini kullanacak yazılım firmalarının üzerinde bir patent/mahkeme kılıcının sallanmasına yol açacak!
Aslında karşı olmak için daha pek çok nedenimiz var….
ISO tarafından onaylanmış bir XML doküman belirtimi standardı (ISO/IEC 26300:2006) olmasına rağmen, Microsoft’un kendi sahipli dosya biçimi olan OOXML’i bir ISO standardı haline getirme çabaları hakkında bilgisayar kullanıcılarını bilgilendirmek ve harekete geçirmek amacıyla “OOXML’e Hayır!” diyoruz.
Kaynak : http://www.ozgurlukicin.com
http://www.ozgurlukicin.com/haber/ooxmle-karsi-sesimiz-gucleniyor/
http://shiftdelete.net/site/content/view/3013/1/