Filmegider - Sinemani - Sinema Manyaklarının adresi

Sinema hakkında herşey. Sinema, Trailer, Film, Movie, Film yıldızları, cinema, aktörler, aktristler, 2009 yeni vizyona giren filmler...

O öldü! Hepimizin gözü aydın!



Yazan : Can Dündar
Gözün aydın Türkiye..!

O, sustu artık...

Gümüş saçlı küçük adamdan kurtul­duk. Artık kimse tepkisizliğimizi, duyarsızlığımı­zı, aptallığımızı yüzümüze vuramayacak. "Biz büyük milletiz" yalanlarına kimse parazit yapa­mayacak.

O'nun cüretkar meydan okuyuşlarını görmeyecek, cesur yazılarını okumayacağız. Kimse yaklaşan tehlikeden, bağnazlığın kör bıçağının boynumuza saplanmak üzere olduğundan sözedemeyecek. Kimse Tanrı'yı sorgulayamayacak. Kimse öylesine gözü ka­ra yürümeyecek karanlı­ğın üstüne...

Gümüş saçlı küçük adam artık uykularımızı kaçıramayacak.

* * *

Susacağı günü nasıl da iple çekmiştik.

O konuştukça suskun­luğumuzdan utanıyorduk çünkü...

O sivri dili susuverse, vicdanımızda kanayan bir yara kapanacaktı sanki. "Canım, ses çıkarma­yan bir ben değilim ki... herkes suskun" yalanın­da teselli bulacaktık. "Hem konuşup da ne ola­cak" yılgınlığıyla köşemize çekilecektik.

Ama O konuştu; kanayan yaramıza tuz basarcasına...

80 yaşında bir delikanlı, şehir şehir, kapı kapı gezerek bize aydın olmanın, yurttaş olmanın, in­san olmanın sorumluluğunu hatırlatmaya çalıştı; kah alay ederek, kah itip kakarak, kah tutuşup yanarak...

Duymazdan, görmezden geldik...

O'nun feryadı duvarları sallarken, sağduyumu­zun kapılarını kapattık, çığlığını duymamak için... Gaflet uykumuz bölünmesin diye kör ettik benliğimizin gözlerini... Dudaklarımızı mühürledik, ses vermekten korkarak...

O, tek kişilik koca bir ordu gibi yürürken üstü­ne karanlığın, ardından bakakaldık.

Ateşe attılar, evlerimizde seyrettik.

Suçu üstüne yıktılar, O'nu yalnızlığa terkettik, hançerledik sırtından...

Son şiirinde "Tanıdım acısından" diyordu "Hançerin nakşı... bizim ora işi"

Ama bitti işte...

Kırıldı ruhumuzun salonundaki küçük dev ay­na...

Artık tepkisizlikten kararmış yüzlerimizi görmeden, mutlu mesut yaşar gideriz... Yeni asilere "bizim ora işi hançerler bileyerek"...

* * *

O, çoktan toprağa gömdüğümüz savaş baltamızdı bizim...

Unuttuğumuz isyanımız, terkettiğimiz vicdanımızdı...

İçimizdeki tiyatronun duvarına astığımız iki mask gibiydi: Biri kocaman gülen, diğeri koca­man ağlayan... Gülenin kahkahasında bir hüzün, ağlayanın dudağının kenarında muzip bir gülü­cük...

Güldürse sarsılıyor, kaş çatsa gülümsüyorduk.

Karanlığın bekçileri, cesaretine kibrit çalarlar­ken. "Canım, O da öyle konuşmasaydı" diye yaz­mamış mıydı, şimdi ardından ağıt yakanlar...?

"Önce O'nu durdurmalıyız" dememiş miydi, suskunluğun avukatları...

Durdu işte...

O deli kalp durdu.

Artık uykularınız kaçmayacak.

"80'lik bir delikanlı meydan meydan dövüşür­ken, ben titreyen kalemimle sığınacak delik arı­yorum" eziklikleri bitti. Artık ne Tanrı'dan kuş­kulanan çıkacak, ne de milletin koyunluğuyla dalga geçen...

Eğip bükmeden konuşan, gümüş saçlı küçük adam sizlere ömür...

* * *

Şimdi cesedini parçalıyorlarsa kadavra için...

N'olur ellerini bize verin...

Şiirler, öyküler, dilekçeler yazalım, gülleler ka­dar ağır, yıldırımlar kadar yaman...

Sıkıp parmaklarını yumruk yapalım, karanlık­lar öldüğünü bilmesin diye...

Tırnaklarını verin, toprağı kazıp, savaş baltala­rımızı çıkaralım, gömdüğümüz yerden...

Sesini verin bize, bağıralım O'nun kadar gür, O'nun kadar kararlı...

Gücünü verin, kapı kapı gezip, uyuyan ruhları, sarsarak uyandıralım gaflet uykusundan... Şeria­ta karşı konferanslar düzenleyelim. Çocuklar bü­yütelim aydınlık yarınlar için...

Madem ki kalbi Ege'de kaldı... beynini verin bize...

Susan dudakların kenarındaki mührü çöze­lim...

Konuşalım, bağıralım sessizliği yırtana kadar...

Haykıralım... ki bizi duysun... ve rahat uyusun gümüş saçlı küçük adam...

Kaynak : http://www.candundar.com.tr/index.php?Did=833