(Alıntıdır. Noktasına bile dokunmadan)
Şahları da vururlar
Nice acılar görmüş, nice dönemlerden geçmiş yorgun dünyamız; 1970′li yılların sonuna geldiğinde, büyük bir karmaşa içindeydi. Filistin ve İrlanda’daki çatışmalar, Latin Amerika ülkelerindeki faşist yönetimlerin baskıları, Balkanlarda içten içe kaynayan savaş kazanı… Türkiye de, ülkenin 70′li yıllarına damgasını vuran 12 Mart faşizminin etkisi henüz azalmadan, hızla 12 Eylül darbesine doğru yol alıyordu. Tam da bu dönemde, komşumuz İran’da; sırtını ABD emperyalizmine dayayan Şah’ın saltanat ve zulmünden bıkan halk isyan etti. Eğitimsiz ve yoksul halka tek umut olarak gösterilen dinin ve mollaların aracılığıyla geldi isyan. Mollalar, Şahın devrilmesini isteyen bütün muhaliflerin yanısıra, İran Komünist Partisi TUDEH’in de desteğini alarak geldiler iktidara… Sonucunu biliyorsunuz; Şah, servetini ve ailesini alarak kaçıp gitti. Mollaların iktidara gelir gelmez yaptıklarını da biliyorsunuz…
O günlerde, genç bir tiyatro oyuncusu olan Ferhan Şensoy, kurduğu toplulukla bir oyun sahnelemeye başlamıştı. İran’da olup bitenleri, yaşamdan ve özgürlüklerden yana olan bir sanatçı gözüyle gözlemleyip sanatın diliyle anlatan oyun, Şahları da Vururlar adını taşıyordu. Ferhan Şensoy’un yazdığı bu oyun; gerek metniyle, gerek sahnelenişiyle hepimizin beğenisini kazanmıştı… Anlatılan hepimizin öyküsüydü çünkü. 12 Eylül darbesi henüz gelmemişti, ama İstanbul’da sıkıyönetim vardı. Oyunun niteliği ve izlenmesi gerektiği, fısıltı gazetesi aracılığıyla bir anda yayılmış ve pek çok insan oyunu izlemeye koşmuştu.
Şahları da Vururlar adlı oyunda; sırtını ABD’ye dayayan Şah Rıza Pehlevi’nin aşkları, evlilikleri; İran gizli servisi SAVAK eliyle aydınlara, emekçilere yaptığı zulüm anlatılıyordu. Ancak, salt bunlar değildi anlatılan; Ferhan Şensoy, sanatçı sezgisi ve öngörüsüyle, Şah’tan sonraki İran’da olacaklara da oyununda yer vermişti.
Şahları da Vururlar, müzikli bir oyundu. Oyunun bazı sahnelerinde; iki genç müzisyen ellerindeki gitarlarıyla sahneye giriyor ve oyun için yazılmış şarkıları seslendiriyorlardı. Şahın baskısını, insanların özgürlüğe özlemini dile getiren şarkılar. Şarkıları söyleyen o iki genç müzisyeni çok iyi tanıyorsunuz: MFÖ’nün Özkan ve Fuat’ı…
Sonraları gruba Mazhar eklendi ve grup MFÖ adını aldı. Ülkemizde 12 Eylül dönemi başlamıştı. MFÖ, yola çıkışlarının verdiği olumlu izlenimle, kısa sürede ülkemiz gençliğinin beğenisini kazandı. Ne var ki, piyasa ekonomisinin geçerli olduğu kapitalist toplumlarda popülerleşmenin getirdiği para ve ün, genellikle, insanların yaşamlarındaki değerler dizgesini altüst ediyor. Bir süre sonra, grup kitle kültürünün bir parçası haline geldi. Bunun getirdiği olanaklar; reklam filmlerinde, TV dizilerinde yer almak; daha çok para ve daha çok ün olarak geri döndü sanatçılara, Fuat’ın dışında. Ferhan Şensoy ise, hala insandan, yaşamdan, barıştan ve özgürlüklerden yana bir çizgide sürdürüyor sanatını…
Gün geldi, bir seçim yapması gerekti MFÖ’nün. Ya dünyayı kana boyayan ABD’nin savaş destekçisi olan ve yoksul ülkelerdeki emekçi mücadelesinin karşısında yer alan Coca-Cola’nın düzenlediği Rock’n Coke’da olacaklardı… Ya da savaşa, saldırıya, sömürüye karşı sesini yükselten muhalif sanatçıların düzenlediği Barışa Rock festivalinde.
Dün akşam televizyonda gördüm onları; Coca-Cola’nın düzenlediği festivalde, sahnede şarkı söylüyorlardı… Evet, bir zamanlar bir MFÖ vardı; ama kapitalist sistem, piyasa ekonomisinin koşulları, kültür emperyalizminin ideologları onları da teslim aldı. Sistem, kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Popülerleşmeyi, para ve ünü; düşüncelerinin ve insanlık adına yüksek amaçlarının önüne koyan öteki sanatçılara da duyurulur: Evet, sistem sizi alıp kullanır ve işi bitince de atar; yerinize bir başkasını koyar. Tıpkı o iki genç müzisyenin yıllar önceki şarkıda söyledikleri gibi: Şahları da Vururlar!
Gülsüm Cengiz‘in Evrensel dergisi için yazdığı yazıdan alınmıştır.
Şahları da vururlar...
Gönderen
Adobe CS4 Türk
8 Mayıs 2008 Perşembe
Etiketler: Ferhan Şensoy , Şahları da vururlar
0 yorum:
Yorum Gönder